Günümüzde Osmanlı Devleti (İmparatorluğu) sevicileri dün gibi bugünde etkinliğini, gizli faaliyetlerini hatta üstü örtülü algı siyasetini devam ettirmeye çabalarken; asıl gerçekleri gün yüzüne çıkarmak, yeni yetişen Türk Gençliği'ne Reis-i Cumhur Mustafa Kemal Atatürk'ün kanaat sözlerini hatırlatmanın en doğru cevap olacağına ve Osmanlı Saltanatının kaldırıldığı 1 Kasım 1922 TBMM'de yaptığı konuşmasını bizzat aktararak bu çok önemli satırları Atatürk Gençliği'ne hatırlatmak isterim;
Kurtuluş Savaşı'nda bileğimizi bükemeyen itilaf devletleri (İngiltere, Rusya, Fransa, Yunanistan), Lozan görüşmelerine Ankara Hükümeti'nin yanı sıra İstanbul Hükümeti'ni de davet etmişti.
Akılları sıra iki hükümeti "eşit" gibi görüyorlardı. Padişahlık makamını muhatap almaya, bu yolla korumaya gayret ediyorlardı.
Mustafa Kemal masaya yumruğunu vurdu. Mecliste sıranın üstüne çıktı. Belki de ilk defa sesini bu kadar yükselterek konuştu;
"Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye "İlim gereğidir" diye müzakereyle verilmez.
Hakimiyet ve Saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır.
Osmanoğulları zorla Türk milletinin hakimiyetine ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını (saldırma/sataşma) altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir.
Şimdi de Türk milleti, bunlara haddini bildirerek, isyan ederek, hakimiyet ve saltanatını fiilen kendi eline almış bulunuyor.
Mevzubahis olan, millete hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Zaten var olan bir hakikati kanunla ifadeden ibarettir.
Bu, mutlaka olacaktır.
Burada toplananlar meseleyi doğal olarak karşılarsa, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, hakikat yine usulüne uygun olarak ifade edilecektir.
Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir."
Bu tespit ve ifadelerden anlaşılıyor ki; Osmanlı Devleti (İmparatorluğu) aslında biz Türkleri zorla hakimiyeti altına alarak altı yüzyıl boyunca sömürmekle kalmamış saltanatını da sürdürmüştür. Gerçek Türk milleti ise Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Kurtuluş Savaşı mücadelesi göstererek Kuva-yi Milliye ruhuyla vatanını ve haklarını sadece Osmanlı'ya karşı değil, tüm dünyaya karşı isyan ederek kudretle ve zorla elde etmiştir.
İşte sırf bu tespit ve nedenler ile Osmanoğulları'na ecdat (atalarımız) demek doğru değildir.
Kurtuluş Savaşı'nda bileğimizi bükemeyen itilaf devletleri (İngiltere, Rusya, Fransa, Yunanistan), Lozan görüşmelerine Ankara Hükümeti'nin yanı sıra İstanbul Hükümeti'ni de davet etmişti.
Akılları sıra iki hükümeti "eşit" gibi görüyorlardı. Padişahlık makamını muhatap almaya, bu yolla korumaya gayret ediyorlardı.
Mustafa Kemal masaya yumruğunu vurdu. Mecliste sıranın üstüne çıktı. Belki de ilk defa sesini bu kadar yükselterek konuştu;
"Hakimiyet ve saltanat hiç kimse tarafından hiç kimseye "İlim gereğidir" diye müzakereyle verilmez.
Hakimiyet ve Saltanat kuvvetle, kudretle ve zorla alınır.
Osmanoğulları zorla Türk milletinin hakimiyetine ve saltanatına el koymuşlardı. Bu tasallutlarını (saldırma/sataşma) altı yüzyıldan beri sürdürmüşlerdir.
Şimdi de Türk milleti, bunlara haddini bildirerek, isyan ederek, hakimiyet ve saltanatını fiilen kendi eline almış bulunuyor.
Mevzubahis olan, millete hakimiyetini bırakacak mıyız, bırakmayacak mıyız meselesi değildir. Zaten var olan bir hakikati kanunla ifadeden ibarettir.
Bu, mutlaka olacaktır.
Burada toplananlar meseleyi doğal olarak karşılarsa, fikrimce uygun olur. Aksi takdirde, hakikat yine usulüne uygun olarak ifade edilecektir.
Fakat ihtimal, bazı kafalar kesilecektir."
Bu tespit ve ifadelerden anlaşılıyor ki; Osmanlı Devleti (İmparatorluğu) aslında biz Türkleri zorla hakimiyeti altına alarak altı yüzyıl boyunca sömürmekle kalmamış saltanatını da sürdürmüştür. Gerçek Türk milleti ise Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde Kurtuluş Savaşı mücadelesi göstererek Kuva-yi Milliye ruhuyla vatanını ve haklarını sadece Osmanlı'ya karşı değil, tüm dünyaya karşı isyan ederek kudretle ve zorla elde etmiştir.
İşte sırf bu tespit ve nedenler ile Osmanoğulları'na ecdat (atalarımız) demek doğru değildir.